Akademisyen Nil Mutluer: Suça ortak olmadık diye cezalandırıldık

Yazar / Referans: 
www.evrensel.net 
Tarih: 
11.04.2016

Barış bildirisine imza attığı için işten atılan akademisyenlerden Nil Mutluer: İşlenen suça ortak olmadık diye cezalandırıldık.

Sabah açılış konuşmasıyla başlayan "10. Düşünceye Özgürlük için İstanbul Buluşması", tanıklıkların anlatımıyla devam etti. Tahir Elçi'nin katledilmesine ilişkin konuşan Diyarbakır Barosu'ndan avukat Kutbettin Odabaşı, "Düşüncesini açıkladığı için öldürüldü" derken, barış bildirisine imza attığı için işten atılan akademisyenlerden Nil Mutluer de, işlenen suça ortak olmadıkları için cezalandırıldıklarını ifade etti. Önce sınır dışı edilen ardından Türkiye'ye geri dönen akademisyen Stephenson ise, Bölge illerinde yaşanan katliamları işaret ederek kendisinin başına gelenleri büyütmek istemediğini ifade etti.

Barış bildirisi imzacılarından Nil Mutluer, "Bu suça ortak olmayacağız" dedikleri için cezalandırıldıklarını hatırlattı. İktidarın suç anlayışı ile kendilerinin suç anlayışının aynı olmadığını vurgulayan Mutluer, Bölge illerinde devam eden savaşın, baskıların, insan hakları ihlallerinin artık dayanılmaz bir noktaya vardığını düşündükleri için bir metin etrafında birleştiklerini dile getirdi. Hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hedef gösterildiklerini anımsatan Mutluer, "sürek avı" sürecini şöyle anlattı: "Başlayan süreç imzaların geri çekilmesi beklenirken dayanışmanın artmasına neden oldu. Küçük illerde yaşayan akademisyen arkadaşlarımız milliyetçi grupların hedefi haline getirildi. Bazı arkadaşlarımıza yurtdışı çıkış yasağı konuldu. Benim de içinde bulunduğum 30 akademisyen işten çıkartıldı. Basın açıklamasını yapan 4 arkadaşımız 'suçlarında' ısrar ettikleri için hapisteler. 22 Nisan'da duruşmaları var."

STEPHENSON: YALANLARLA BENİ HEDEF GÖSTERDİLER

Mutluer, tutuklanan akademisyenlere destek vermek için gözaltına alınan ve sınır dışı edilmek istenilen Chris Stephenson'u da kürsüye davet etti. Gözaltına alınması sürecini anlatan Stephenson, "Başımıza gelen başkalarının başına gelenler noktasında az. Yaşam hakkı ihlallerini düşündüğümüzde çok bir şey değil. Barış istemek şimdi yasak. Ama başka şeyler söylemek serbest. Örneğin Sabah gazetesinde çıkan haberde benim bir ajan olduğum söylenmişti. Büyük işler de başarmışım. Bu yalanlarla hedef gösterdiler" diye konuştu.

'ELÇİ, O DAVA AÇILDIĞI İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ'

Diyarbakır Barosu'ndan avukat Kutbettin Odabaşı da "Tahir Elçi Nasıl Öldürüldü?" başlıklı tanıklığını anlattı. Elçi'nin "Barışı savunmak zor olabilir ama her şeye rağmen barışı savunmak gerek" sözünü hatırlatan Odabaşı, Elçi'nin ölüm kararı hakkında "örgüt propagandası" iddiasıyla açılan dava günü verildiğini söyledi. Odabaşı, "O'na o dava açıldığı gün öldürüldü. Düşüncesini açıkladığı için öldürüldü" dedi. 7 Haziran sonrası çatışmalı sürece nasıl gelindiğine dair "Türkiye bu noktaya nasıl geldi" başlıklı videonun gösterilmesinin ardından dansçı Zeynep Tanbay, "sokağa çıkma yasağının" devam ettiği sırada gittikleri Sur'a dair tanıklıklarını anlattı.

'KELLE BAŞI ÇALIŞIYORUZ, HEPİNİZ ÖLECEKSİNİZ' TEHDİDİ

Hamit Zengin adlı yurttaş ise "sokağa çıkma yasakları" ile ilgili tanıklığını anlattı. Sur'da yaşadığını ve 18 gün kaldığını ve özel harekat polisleri tarafından evinin basılarak evden çıkartıldıklarını belirten Zengin, "O özel harekat 'kelle başı çalışıyoruz hepiniz öleceksiniz' demişti" diye konuştu. Sur'un 16 mahallesinin abluka altında olduğunu söyleyen Zengin, "Sur'un etrafına bakın hala insanlar kontrollü oraya giriyor. 5 bin ev yakıldı. Tanklarla toplarla bombalar yakıldı. Devlet 'teröristler yıktı' diyor. 'Teröristi' tankı mı var. O zırhlı araçlarla Diyarbakır'ı savaş alanına çevirdiler. Kürdistan'da yapılan zulmü Naziler bile Almanya'da yapmadı. 5 bin evi o tarihi " diye konuştu. Buluşma daha sonra "Cezasızlık, Gerçekler ve Algı yönetimi" başlıklı forumla devam etti. Forumda ilk bölümde tanıklarını anlatan konuşmacılara sorular yöneltildi. Forumda Hamit Zengin kendisine sorulan "Nasıl bir adalet talep ediyorsunuz?" sorusuna, "1990'lı yıllarda faili devlet cinayetlerin eğer failleri cezalandırılsaydı bugün adalet talebinden söz edebilirdik. Kürdistan'da yaşanan katliamların sorumlularından hangisi yargılandı? 5 bin köy yakıldı. Hangi asker yargılandı?" diye cevap verdi.

'DEVLET ÖZÜR DİLEMELİ'

Zeynep Tanbay ise "Bundan sonra ne yapılmalı?" sorusuna, "Yaşanan vahşeti, tarihi kültürü yok ettikten sonra önce suçun kabul edilip özür dilemesi gerekiyor. Ama Türkiye Cumhuriyeti 1915'ten bu yana özür dilemediği için bundan nasıl özür dileyecek. Zaten hiçbir şeyden özür dilenmediği için tüm bunlar tekrar yaşıyor. Devletin tüm haksızlığa uğramışlardan özür dilemesi gerekir. Bunun için mücadele edeceğiz" dedi. (DİHA)

www.evrensel.net