İhraç edilen Prof. Ekinci: Sırf adaletsizlik değil, hastalarıma da yapılmış bir kötülük

Yazar / Referans: 
Burcu Karakaş, www.diken.com.tr
Tarih: 
16.09.2016

Kocaeli Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Zelal Ekinci, “Barış için Akademisyenler”bildirisine imza atanlardan biriydi. Ocak ayında “örgüt propagandası” iddiasıyla kısa süreli gözaltına alındı. 1 Eylül’de çıkan kanun hükmünde kararname (KHK) ile üniversiteden ihraç edildi. Bu ihracın ardından 2011 yılında üniversite bünyesinde kurduğu çocuk romatoloji merkezi de kapandı. Pasaportuna el konulduğu için İtalya’da düzenlenecek olan Avrupa Pediatrik Romatoloji Birliği’nin kongresine de katılamayacak olan Zelal Ekinci ile konuştuk.

Barış için Akademisyenler bildirisine imza attıktan sonra üniversitede hayatınız zorlaşmış mıydı? Ne gibi sıkıntılarla karşılaştınız?

Genellikle iş tempom oldukça yoğun olduğundan öğlen yemeğinde 30 dakika kadar çevreyle temasım olurdu. Etkileşimde olduğum az sayıda insan, imza öncesi dönemdeki gibi davranmaya devam etti. Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları, 14 Ocak’ta Üniversite Senatosu’nun web sayfasına koyduğu açıklama ve 15 Ocak sabahı imzacılar olarak sabahın erken saatlerinde gözaltına alınmamız dikkatleri üzerimize yöneltti. Gözaltı sonrası geçmiş olsun diyen çok az sayıda arkadaşım oldu. Ama büyük çoğunluk hiçbir şey olmamış gibi selam verip sessizliğini korudu.

Senato açıklamasında söylendiği gibi imzanın üniversitede büyük infial yarattığına dair hiçbir emare görmedim. İktidarla aynı düşüncede olanlarda belki bir infial yaratmıştır, onlarla bir ilişkim olmadığı için de fark etmedim. Pratikte yaptığım işlere sorunsuz devam ettim. Ama açıklamalar, soruşturmalar ve savaş ortamının ağırlaşması zihin dünyamı ciddi şekilde etkiledi. Araştırma planlama ve makale yazma gibi aktivitelerim açısından, imzadan kamudan men edilmemize kadar geçen dönem en fakir dönemim oldu diyebilirim. Bunun dışında yöneticilerin etkisiyle yaşadığımız tatsızlıklar oldu. Örneğin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Rektör ile bir yemek düzenledi, o bölümün en eski öğretim üyelerinden biri olarak, ben o yemeğe gitmeyeyim diye uyarıldım.

Hayatımın her döneminde ötekileştirme yaşadım

Bu süreçte Tarık Ziya Ekinci’nin kızı olmanız nedeniyle de‘üstünüze gidildiğini’hissettiniz mi?

İmza süreci öncesinde kendi bilim alanlarımda çok ciddi bir otosansür uygulamama karşın, hayatımın her döneminde ötekileştirme ve hak ettiğini elde edememe olayları yaşadım. Kürt olduğum için mi, Tarık Ziya’nın kızı olduğum için mi başıma geldi bu dediklerim, tam da ayıramıyorum. Kürt olduğum için olması daha muhtemel görünüyor bana. Bu konudaki anılarımı zorunlu işsizliğim sürecinde değerlendirmeyi çok istiyorum. İmzadan sonra bu konuda bir ayrımcılık fark etmedim. Kocaeli Üniversitesi’nin 19 imzacısına da aynı kötülükler, aynı hukuksuz uygulamalar yapıldı, yapılıyor.

KHK ile işsiz bırakılmak beklediğiniz bir sonuç muydu?

Doğrusu bir sabah uyanınca KHK ile aniden işsiz kalacağımı hiç beklemiyordum. Birinci soruşturmaya itirazımız kısmen kabul edilmiş, soruşturma komisyonunun taraflı oluğu iddiamız üzerine yeni bir komisyon kurulmuş ve 23 Ağustos’ta tekrar soruşturma komisyonunun önüne çıkmıştık. KHK’nın yazım tarihine bakınca anladık ki bizi ikinci kez soruşturma komisyonu önünde oyalayanlar zaten isimlerimizi çoktan merkezi hükümete bildirmişler, hatta daha önce yönetim kurulunda listeler gösterilmiş. Bir üniversitede, yöneticilerin kendilerinden farklı düşünenlerin varlığına bu kadar tahammülsüzlüğü hem üniversitemiz hem de ülkemiz açısından elbette ki son derece üzücü, düşündürücü. Sorunuza dönersek soruşturma sürer, dosyalar YÖK’e gider, orada beklenen olur diye düşünüyordum.

Basına, ihracınız nedeniyle Kocaeli Üniversitesi’ndeki çocuk romatoloji merkezinin kapatıldığı yansıdı. Çocuk romatoloji merkezi ve çocuk romatoloji uzmanı Türkiye’de kaç tane var?

Sayılarını bilmiyorum ama çocuk sağlığı ve hastalıkları altında yer alan yan dallar içinde en az sayıda uzmanı olan dallardan biri olduğunu biliyorum. Çocuk nefroloji bilim dalı olan merkezlerin çoğunda çocuk romatoloji de kuruldu çünkü Türkiye’de yıllarca çocuk romatoloji hastalarına çocuk nefroloji uzmanları baktı. Eskice olan çocuk nefroloji uzmanları da çocuk romatoloji yan dalını almak için gerekli süreçleri tamamladı ve bu uzmanlığı aldı. Ben de onlardan biriyim. Bazı haberlerde sanki Türkiye’de altı merkez varmış gibi yer aldı. Halbuki PRINTO’ya (Uluslararası Çocuk Romatolji Çalışmaları Organizasyonu) kayıtlı altı merkezden bahsetmiştim.

Alt metinlerde açıklama doğruydu ama manşetler beni rahatsız etti. Çocuk romatoloji bilim dalı şu an öğretim üyesi olmayan bir bölüm. 33 yıldır devlet hizmetindeyim, 22 yıldır da öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Mesleki açıdan en olgun ve üretken olacağım yıllar. Bu nedenle bunu sadece bana yapılmış bir adaletsizlik olarak değil, çocuk sağlığı ve hastalıklarında eğitim alıyor olan her bireye (stajyer doktor, intern doktor, araştırma görevlisi) ve hastalarıma yapılmış bir kötülük olarak değerlendiriyorum.

Üç bin kadar takipli hastamız vardı

Merkezinizde kaç çocuk tedavi görüyordu? O çocuklar şimdi nerede?

Çocuk romatolojide üç bin kadar takipli hastamız vardı. Ofisi taşırken, evrakları yeniden gözden geçirdim, 3/11/2011 YÖK toplantısında alınan karar evrakının bize ulaşması ile ayrı bir bilim dalı olarak hizmet vermeye başlamışız. Hızla gelişen bir bilim dalıydı. Geçen hafta içinde başvuran hastaların İstanbul’a sevk edildiğini duydum. Bundan sonra ne yaparlar, hiç fikrim yok.

İhracınız, asistanlarınızı nasıl etkiledi?

Ben oldukça disiplinli, kuralcı bir öğretim üyesiydim. Birlikte çalışırken öfkelenenler olmuştur, sevmeyenim de çoktur muhtemelen. Ama ayrılış günümde çocuklarımın bana yaşattığı anlar, kesinlikle abartmıyorum, hayatımın en güzel anlarıydı. İçten üzüntülerini hissettim. Hocadan öğrenme, en kolay öğrenme yoludur. Onlar da bunu değerlendirebilecek kadar akıllı çocuklardı.

Sizin gibi üniversiteden ihraç edilen tıp profesörlerinin sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Bu durum akademik eğitimi ve hastaların tedavilerini nasıl etkiler?

Tabii bu işi planlayanların, süreci bu yönüyle de planlamış olmasını umalım. Geçici olarak boşluklar dolar ama nasıl dolar kim bilir? Ancak tüm arkadaşlarım adına şunu söyleyebilirim ki boşalttığımız yerleri bizler mutlaka geri dönerek dolduracağız ve bunu sağlamak için gereken mücadeleyi yılmadan gerçekleştireceğiz ve başaracağız. Başaramazsak, üniversite evrensel anlamda, hatta YÖK kanunu bağlamında sağladığı ifade özgürlüğünü hakkını, rektörlerin ifadesi ile aynı ifadeleri kullanma hakkı olarak değiştirmiş olacak ve tek sesli, iktidarla aynı düşünenlerin yaşayabildiği bir yer olarak kalacak demektir ki bunu‘ülkesini seven’ hiç kimse isteyemez.

İşsiz bir profesör olarak önümüzdeki dönemi nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz?

Öncelikle çok önemli bir mücadele dönemi başlıyor benim için. Şimdiye dek üniversitedeki dünyamı öncelemiş, pek çok şeyi ötelemiştim. Şimdi beni kutumdan zorla çıkardılar. Bundan sonra mücadelenin her alanında yer alacağım. Atıl geçirdiğim son sekiz aydan kalan makaleler var, onları yazacağım. Akademik dünyadaki ötekileştirme ile ilgili anılarım var. Çok işim var yani. Ofisimi boşalttığım 7 Eylül’den sonra taşınma ve yerleşme işlerimin sürmesine karşın her gün düzenli olarak çalıştım. Evdeki bir odamı çalışma odası olarak düzenledim. Sabah önce sahilde bisiklete biniyorum. Ardından çalışma odamda planladığım işleri yapıyorum.