Akademisyenler: Açtıkları soruşturma tamamen hukuk dışı

Yazar / Referans: 
Uğur Şahin, Birgün
Tarih: 
20.01.2017

Güneydoğu’da operasyonların yaşandığı kentlerde çatışmaların son bulmasını ve yeniden barış ortamına geçilmesini talep ederek, ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriye imza atan “Barış için Akademisyenler”e yönelik baskılara sürüyor.

Eğitim Sen 6 nolu Üniversiteler Şubesi, Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’nün, barış talebiyle imzaladıkları bildiriden dolayı imzacı 32 akademisyenin isimlerini, açtığı soruşturma sonucunda “devlet memurluğundan çıkarılma” talebi ile YÖK’e göndermesi üzerine, Marmara Üniversitesi yönetiminin bu haksız tutumunu kınamak ve kamuoyunu bilgilendirmek amacı ile basın toplantısını düzenledi. Toplantıda ilk sözü alan Şube Başkanı Görkem Doğan, hiçbir hukuki ve kanuni dayanağı olmadığı halde imzacı akademisyenler hakkında disiplin soruşturması açıldığını ifade ederek, soruşturmanın hukuksuzluklarla dolu olduğunun altını çizdi.

Doğan, “İmzacılara yönelik üniversite içerisinde başlatılan idari soruşturmada, imzacılara iletilen tebliğlerde bildirilen cımbızla çekilmiş, bütünlüğü bozulmuş ifadelerden başka bir suç isnadına yer verilmemiştir. Adil yargılanma hakkı ve hak arama özgürlüğü çerçevesinde Rektörlükten talep edilen soruşturma dosyasının içeriği imzacı akademisyenler ile paylaşılmamıştır. Üniversite, imzacı akademisyenlerin özlük haklarını da askıya almakta tereddüt etmemiştir” diye konuştu.

Hukuksuz soruşturma

Doğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Soruşturma komisyonunda ceza verilip verilmemesi gerektiği kanaatini etkileyecek olan, oy hakkına sahip komisyon üyelerinden biri rektör yardımcısı olarak görev yapmaktadır. Marmara Üniversitesi Disiplin Kurulu, ilgili Danıştay kararları uyarınca, hakkında ceza önerilen imzacı akademisyenlerin son savunmasını alması gerekirken bunu yapmamış; ayrıca ceza önerisinin görüşüldüğü kurul toplantısında sendika temsilcisi de mevcut bulunmamıştır. Sürece damgasını vuran tüm bu hukuka aykırılıkların yanı sıra, bir yandan da üyelerimiz bu baskılar altında sözlü telkinler ve üstü kapalı tehditlerle emekliliğe zorlanmışlardır.”

15 Temmuz’dan sonra soruşturma yeniden ele alındı

Doğan’dan sonra söz alan Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu da kararın hukuki bir dayanağının olmadığını vurgulayarak, kendilerine açılan soruşturmanın 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından yeniden ele alındığına dikkat çekti. OHAL hukuksuzluğundan yararlanıldığını kaydeden Kaboğlu, “Bizler 14 Mart günü savunmalarımızı verdik. Her ne kadar ortada hukuki bir durum olmasa da, biz hukukun üstünlüğüne inanarak savunmamızı verdik. Bu dosyanın yeniden açılmasında baş aktör, Prof. Dr. Ahmet Gökçen’dir. Gökçen’in birkaç özelliği var. Birincisi, Ceza Kanunu çalışmaları sırasında 2004 yılında hükümetin çağırdığı doçentler arasında yer alıyordu. Daha da önemlisi 2010 Anayasa değişikliğinden sonra yeniden oluşturulan HSYK’ya üye olarak atandı ve neredeyse şimdi bütün mevkiidaşları hapiste. Bu kişi 15 Temmuz’dan sonra bu dosyayı ele alıp, ilgisi olmadığı halde DGM kararına kadar gidip, terörle bağlantı kurdurtmaya çalışıyor” dedi.

Kaboğlu, YÖK’e gönderilen dosyada verilmek istenen idari cezanın belirtilmesiyle yetinilmeyip OHAL KHK’sı ile atılmaları gerektiği yönünde not alınmış olmasını skandal olarak değerlendirdi. 2010 referandumu sonrasında oluşturulan HSYK’ya üye olarak atanan Prof. Ahmet Gökçen’in soruşturma komisyonundaki gayretkeşliğini eleştiren Kaboğlu, Gökçen’in FETÖ operasyonları sonrası kendini iktidara ispat çabası içinde olduğunu belirtti.

Barış istemek akademinin de görevi

Kaboğlu’nun ardından söz alan Prof. Dr. Ayşe Durakbaşa, “Barışı tesis etmek bizim, akademinin görevidir” dedi. “Hekimler savaştan yana olamaz, ben de bir hekim olarak sorumluluğumu yerine getirdim” diyen Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özdemir Aktan ise, “Barış bildirisi insan haklarına saygıya davet ediyor. Burada hekimlerin duruşu çok nettir. Bundan dolayı bir bedel ödenmesi gerekiyorsa biz de bunu mücadelenin bir parçası olarak değerlendiririz” ifadelerini kullandı.

Emekliliğe zorlandılar

Prof. Dr. Büşra Ersanlı ise emekliliğine bir sene varken iradesi dışında emekli olduğunu kaydetti. Ersanlı, “Hukukçuların böyle karar alması çok hazin. İfade özgürlüğüne ülkemizde hep baskı vardı” dedi. Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu da uygulamayı 12 Eylül ile kıyaslayarak çok daha vahim bir noktada olduğumuzu ifade etti.