‘Korku cumhuriyetinde barış talebini dile getirmek gururdur’

Yazar / Referans: 
Sercan İNCESU, www.evrensel.net
Tarih: 
10.01.2017

Munzur Üniversitesi ve Artuklu Üniversitesinden akademisyenler, barış isteyen akademisyenlerin KHK'lerle bir bir ihraç edilmesini değerlendirdi.

Savaş ve şiddet sarmalının hakim olduğu Türkiye’de daha fazla ölümlerin yaşanmasını istemediklerini beyan ederek, barış talebinde bulunan akademisyenler de OHAL kapsamında çıkarılan KHK’ler ile bir bir ihraç ediliyor. Munzur Üniversitesi ve Artuklu Üniversitesi’nden akademisyenler Evrensel’e konuştu. İhraçların barış mücadelesinden vazgeçiremeyeceğine vurgu yapan akademisyenler,  korku ve baskı ortamı üzerinden sürdürülen politikaların çare olmadığını söyledi. Akademisyenler, demokratik bir ortamın oluşturulması talebinde bulundu.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile adeta bir kıyım yaşanıyor. Son çıkarılan KHK’ler ile de 600’ü aşkın akademisyen ihraç edildi. İhraçlar arasında “Barış İçin Akademisyenler”i de yer alıyor. Akademisyenler, ülke genelinde imzaya açılan, Kürt sorununun çözümü ve ölümlerin son bulması talebinin yer aldığı bildiriye imza atmıştı.

‘GÖZDAĞI HALKIN TÜM KESİMLERİNEDİR’

Munzur Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden Melek Zorlu ihraç kararını, “İçinden geçtiğimiz zifiri karanlıkta siyasi iktidar, yalnızca muhalif olanlar için değil kendini destekleyenler de dahil toplumun tüm kesimleri için bir tehdide dönüşmüş durumdadır. Bu korku cumhuriyetinde; bunca zulmün, haksızlığın, yozlaşmanın olduğu yerde barış talebini dile getirenlerden olduğum için KHK terörünün hedefi olmaktan gurur duyuyorum. Halihazırda yayılan bu korkunun ve gözdağının muhatabı halkın tüm kesimleridir” şeklinde değerlendirdi.

Halka yönelik bu topyekün saldırının parçası olan barış talebine ve akademiye yönelik düşmanca bir tutumun sergilendiğini ifade eden Zorlu, “Bu tutumun, bir zihniyetler savaşından kaynaklandığı açıktır. Kendinden olmayana nefes aldırmayanlar ile kendi başlarına gelmese bile haksızlığa tahammül edemeyenlerin savaşıdır bu. Düşüncelerimizden vazgeçeceğimizi  mi sanıyorlar? Yanılıyorlar, inancımız bilenmektedir. İnancımızı bileyen de ezilenlerin geleneğidir. Doğru ve haklı olan taraftayız. Kazanacağımıza ve hesap soracağımıza inancımız tamdır”diye konuştu.

’DERSİM AKADEMİSİ’NDE BİLİM ÜRETMEYE DEVAM EDECEĞİZ’

Yaklaşık sekiz yıldır Munzur Üniversitesi İktisat Bölümü’nde Öğretim Üyesi olarak görev yapan Yardımcı Doçent Şerif Gürçağ Tuna da ihraç kararına ilişkin, “Son çıkan KHK’yı 8 yıl boyunca üniversitede ve Dersim’de sürdürdüğümüz mücadeleye dönük bir hamle olarak yorumluyorum. Üniversiteyi resmi ideolojinin üretildiği alana çevirmek isteyen rektörler karşısında biz emekten, barıştan ve demokrasiden yana tavır alarak üniversiteyi özgürleştirme mücadelesi yürüttük. Son çıkan KHK, bu mücadeleye bir cevap taşıyor fakat bilsinler ki bu mücadele daha yeni başlıyor” cevabında bulundu. Tuna şunları söyledi, “Kendisini sarayın/hükümetin “emireri” olarak gören rektörü en çok rahatsız eden şeylerden biri de barıştan yana tavrımızdı. ‘Barış için Akademisyenler’ bildirisine imza atmamız ve imzamızın arkasında sonuna kadar duracağımızı belirtmemiz de bu mücadelenin en önemli parçalarından biridir. Mücadeleyi şimdiden kazanmış olduğumuzu söyleyebilirim. Çünkü karşımızda öğrencilere sunacak hiçbir şeyi olmayan ve bu yüzden soruşturmalara ve gözaltılara başvurmak zorunda kalan bir taraf var. Bize verilen ihraç kararı üniversitenin fiziki mekânı ile ilişkimizi kesmenin ötesine geçemeyecek. Öğrenci arkadaşlarla, Dersim halkıyla birlikte üretmeye devam edeceğiz. Gelecek saldırıyı öngörüp Eğitim-Sen bünyesinde Dersim Akademisi oluşturmuştuk. Dersim Akademisinde halka açık olarak eleştirel bilimsel bilgi üretimi ve paylaşımı gerçekleştireceğiz. Çok yakında Marx’ın Kapitali, toplumsal cinsiyet ve Ermenice gibi dersler verilmeye başlanacak. Bu akademi, baskıcı gerici bir kalıba sokulmaya çalışılan Türkiye’deki üniversitelerin aksine aklın ve bilimin özgürlüğünü esas alacak. Akademik faaliyetlerimize devam etmenin yanında KHK ile ihraç edilmeme karşı sessiz kalmayacağımı da belirteyim. Direniş bizi bekler. Hep beraber kazanacağımıza inancımla herkese Dersim’den selamlarımı iletiyorum”.

‘DAYANIŞMAYLA GÜÇLENİYORUZ’

Munzur Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Emine Sevim de karara,“Büyük bir özveriyle çalışarak henüz 1 sene 2 ay önce başladığım ve çok severek yaptığım işimden atılmamın üniversitenin idari amirleri ve rektörünün keyfi kararları dışında hiçbir gerekçesi olamaz” diyerek tepki gösterdi.  Akademik ve barış mücadelelerinin Dersim’de devam edeceğini belirten Sevim şöyle devam etti, “Ve biz mücadeleyle kazanılmış haklarımızın hiç birinden öyle basitçe vazgeçmeyiz. Netice olarak ben ve arkadaşlarım herhangi geçerli bir sebeple işten atılmadık, biz haksızlığa uğradık! Hal böyleyken bundan sonrası için yapılabilecekler de biraz daha netleşiyor bence. Öncelikle kimsenin karşısında hesap verecek pozisyonda değiliz tam tersi bize yapılan haksızlığın hesabını soracağız. Her yerde ve her türlü yöntemle! Bunun dışında akademide temsil ettiğimiz eşitlikçi, özgürlükçü bilim anlayışıyla, orada olduğumuzdan daha üretken daha yaratıcı bir dizi çalışma üreteceğiz. Dolayısıyla dayanışmanın en güzel örnekleri buralarda sergileniyor ve güçlenerek de devam edecek. Türkiye’nin tüm şehirlerinde bizler gibi haksızlığa uğrayıp onuruyla direnen ve yaşamını mücadeleyle sürdüren arkadaşlarımızı sevgiyle selamlıyorum”.

‘BARIŞI SAVUNMAKTAN BAŞKA SEÇENEĞİMİZ OLAMAZ’

Mardin Artuklu Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden akademisyen Eren Can da, “Savaşa, şiddete karşı bilimsel faaliyet gösterenler olarak bizlerin şüphesiz barışı savunmasından başka bir seçenek dahi olamaz. Bizler öğrencilerimizi kaybettik, yanı başımızdaki insanları kaybettik. Ölümün, gözyaşının hiç durmadan sürdüğü günleri yaşadık. Burada birilerinin bu kan ve gözyaşı bitsin demesi gerekiyordu ve onu dedik. Onca insanın öldürüldüğü, her geçen gün karanlığa gömülen ülkenin durumunun yanında bizim işsiz kalmamızın bir önemi yok. Bu sorun hepimizin geleceğiyle bağlantılı bireysel düşünmüyoruz. Barış demeyi her koşulda sürdürmemiz gerekiyor. Böyle yapmaya da devam edeceğiz” diye konuştu.