Barış imzacısı akademisyenler, Cizre'de gördüklerini anlattı

Yazar / Referans: 
DİHA
Tarih: 
30.04.2016

Barış Bildirisine imza atan 4 akademisyen, Cizre'de halkla bir araya geldi. Cizre'deki temaslarını değerlendiren akademisyenler, devletin baskı ve tacizlerine rağmen halkın umudunu koruduğunu ve sokakta olduğunu kaydederek, 79 günlük süreçte yaşananların "savaş" kavramıyla açıklamanın çok zor olduğunu ve bir özel savaşın uygulandığını söyledi.

Şirnak'ın Cizre ilçesinde 79 gün süren ablukanın ardından halk ile dayanışmak ve ilçede incelemeler yapmak için heyetlerin ilçeye gelişi devam ediyor. "Barış İçin Akademisyenler Bildirisi"ne imza attıktan sonra AKP-Saray iktidarı tarafından hedef tahtasına oturtulan, bir kısmı bulunduğu üniversiteden uzaklaştırılan bir grup akademisyen Cizre'ye geldi. Latife Akyüz, Çetin Güler, Ulrike Flader ve Dilek Hattatoğlu'ndan oluşan heyet, Cizre Belediyesi'ni ziyaret ettikten sonra mahallelerde halkla bir araya geldi. Halkla uzun uzun sohbet eden heyet, yurttaşları bir bir dinledi. 

Devlete öfke büyük

İlçede iki gün boyunca yaptıkları izlenimleri değerlendiren Latife Akyüz, halkın acılar içerisinde de olsa kendilerini çok iyi karşılamaya gayret ettiğini söyledi. Akyüz, halkın devlete yönelik öfkesinin çok büyük olduğunu kaydederek, "Halkın evlerinin yıkıldığını, yaşam alanlarının talan edildiğini söylüyor ama en çok halkı acıtan çocuklarının yaşamını yitirmiş olması. 'Her şey geri gelir ama çocuklar geri gelmez' diyorlar" dedi. Halkın evlerini yıktırmak istemediğini dile getiren Akyüz, "Halkın tarihi yok edilmek istenmiş. Toplumsal tarih bir yana kişisel tarihleri de yok edilmek istenmiş" diye konuştu. 

Okuldaki çocuklar

Heyet içerisinde yer alan akademisyen Dilek Hattatoğlu, ilk olarak çocuklarla yaptıkları görüşmeleri anlattı. Hattatoğlu, okullarda çocuklara öğretmenler tarafından "zafer işareti" yapılarak "Artık bu bitti" ve "kurt" işareti yapılarak da "Artık bu var" denildiğini söyledi. Hattatoğlu, son süreçte özellikle çocukların gözaltına alınarak, tutuklandığını ve tutuklananların Şırnak T Tipi Kapalı Cezaevi'ne götürüldüğünü söyleyerek, Şırnak'taki "yasak"tan kaynaklı ailelerinin yakınları ile 40 gündür görüşemediğini söyledi. 

Her şeye rağmen halk sokakta

Ulrike Flader ise, devletin Cizre'de yaşattığı vahşetin üzerini örtmeye çalıştığını söyledi. Devlet güçlerinin baskısı ve açık tacizlerine karşı halkın sokaklarda olduğunu dile getiren Flader, "Halkın bu duruşu çok önemli. Her şeye rağmen halkta hayat devam ediyor" dedi. Cizre'nin talancı bir zihniyet ile karşı karşıya kaldığını ifade eden Flader, "Evlere yok edilmek üzere girilmiş. Evler karargah olarak kullanılmış. Belediye Eşbaşkanı'nın evi bile karargah olarak kullanılmış" dedi. 

Halk umudunu yitirmiş değil

Akademisyen Çetin Güler de, halkın tüm baskı ve acıya rağmen umutlu olduğunu söyleyerek, "Buradaki insanlar daha umutlu. Bodrumlar ve acı yaşamış ama umudunu yetirmiş değil. Bu savaştan sonra halkın tekrardan Cizre'ye dönmüş olması çok önemli" diye konuştu. 

Mahallelerdeki izlenimlerinden yola çıkarak, "Burada savaş dışında başka bir şey yaşanmış" diyen Güler, "Buradakini bir savaş kavramı ile açıklamak çok zor. Bilinçaltında ne kadar kin ve nefret varsa ortaya konulmuş. Evlerin duvarlarında asılı olan resimler bir bir toplanıp yakılmış. Bu da IŞİD'in yaptıklarını hatırlatıyor. Savaşta taraflar bellidir. Burada çocuk, sivil, ayrımı yapılmaksızın Cizre halkı katledilip, göç ettirilmek istenmiş. Burada özel bir savaş yürütülmüş" dedi. 

Güler, halk ile yaptıkları görüşmeden kendisine anlatılan devlet güçlerinin acımasızlığından bir örneği şu sözlerle aktardı: "Düşünün bir eve giriyorsunuz ve işgal ediyorsunuz. O evde bulduğunuz bir mühür ile duvarların her tarafını mühürlüyorsunuz. Bu da yetmezmiş gibi bu boyalı mührü içerisinde kaplumbağanın bulunduğu bir akvaryumun içerisine atıyorsunuz. Bu kaplumbağa o suda 80 gün yaşamak için mücadele ediyor."

(DİHA)