Barış İçin Akademisyenler'e Ayşe Nur Zarakolu Düşünce Özgürlüğü Ödülü

Yazar / Referans: 
Beyza Kural - BİA Haber Merkezi
Tarih: 
09.05.2016

İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) İstanbul Şubesi'nin 2002 yılından beri verdiği “Ayşe Nur Zarakolu Düşünce Özgürlüğü Ödülü” 14. yılında sahiplerini buldu.

Ödül, Barış İçin Akademisyenler, Can Dündar, Erdem GülTahir ElçiİMC TV ve Refik Tekin'e verildi.

Ödüller Ayşe Nur Zarakolu'nun aynı zamanda doğum günü olan bugün (9 Mayıs)  İHD İstanbul Şubesi'nde yapılan törende teslim edildi. 

Ödül geçtiğimiz yıl sansüre uğrayan Bakur Belgeseli, Roboski yürüyüşüne katıldığı için tutuklanan gazeteci Özgür Amed (Ethem Cağır), IŞİD tarafından öldürülen gazeteci Deniz Fırat (Leyla Yıldıztan) ve siyasi tutukluHasan Gülbahar’a verilmişti

Birdal: Onlarla insanlık onuru yargılandı

Can Dündar’a ödülünü İHD Onursal Başkanı Akın Birdal verdi. Birdal konuşmasına Zarakolu’nu anarak başladı.

“Üç ay az gelebilir ama insanın özgürlüğünden neden yoksun bırakıldığı önemlidir zamanı değil. Can Dündar ve Erdem Gül, orada yargılanırken onların adında düşünce ifade özgrülüğü, barış, demokrasi, basın özgürlüğü, insanlık onuru yargılandı. Onların adında ifade ve basın özgürlüğü yolunda tüm arkadaşlara gözdağı verilmek istendi.

“Akademisyenler gibi ifade ve basın özgürlüğü yolundaki mücadelenin tetikçisi oldular gibi. Hukuk olmazsa ne insan hakları, ne özgürlük, ne barış olur. Tahir Elçi de o yolda bizim için örnekti.”

Birdal, 1998’de Dündar ile yaşadıkları bir anıyı da paylaştı:

“12 Eylül 1998’de düşünce ve ifade özgürlüğü için bildiriden ötürü 28 arkadaşımız DGM’de yargılanıyorlardı, insan hakları savunucuları olarak DGM’ye gittik. Duruşma öğleden sonraya sarktı, Can ‘Abi yemeğe gidiyoruz’ dedi, toplantı olduğunu söyledim. İHD’ye döndüm, malum saldırı ile karşılaştım. Şimdi yine duruşma arasında Can saldırıya maruz kaldı.

“Can’ın adında Cumhuriyet gazetesini Erdem Gül’ü ve tüm basın emekçilerini kutluyor ve yol gösterdikleri için selamlıyorum.”

Dündar: Baskılar yoğunlaşıyor ama yoketmeyi başaramıyorlar

Dündar, Erdem Gül adına da ödül için teşekkür etti.

“Türkiye’in tarihi bir ifade ve düşünce özgürlüğünün ezilmesinin tarihidir. Bir yandan da o baskılara karşı duran insanların kanıyla canıyla bedel ödediği bir tarihtir. Bu dernek onun en iyi tanıklarından biri. Bu ödül o uğruda mücadele den bir çok özgürlük savaşçısının aldığı ödül. Ben ve Erdem adına onlarla bu ödülü paylaşmaktan onur duyuyoruz. Bu ödülle o mücadelenin parçası olduğumuz hisetik.

“Baskılar yoğunlaşıyor ama yoketmeyi başarmıyorlar. Yerde yatan bir kameraman çekime devam ediyor. tüm baskılara rağmen gazeteler çıkmaya biz doğru bildiğimizi savunmaya devam ediyoruz, akademisyenler hapisten yazmaya devam ediyorlar, gitgide büyüyen tepki seli doğuyor.

“Umuda, hiçbir zaman teslim olmayacağımızı göstermeye çok ihtiyacımız var.Duruşma aralarına dikkat edelim ama yılmadan mücadeleye devam edelim.”

Keskin: İnsan hakları mücadelesi ölülerimize borcumuz

Tahir Elçi adına ödülü eşi Türkan Elçi, Eren Keskin’den aldı.

Keskin, şöyle konuştu:

 “Düşünce ve ifade özgürlüğü bizim coğrafyamızda Ermeni Soykırımı, Kürdistan meselesi, Kıbrıs’btaki askeri işgal, anti-demokratiklik konusunda devletin krımızı çizgileri dışında söz söylemek. Ayşenur da Tahir Elçi de böyle insanlardı.

“İnsan hakları mücadelesini ölülerimize karşı borcumuz oalrak tanımlıyorum. Bazen o kadar yorulur, umutsuzlaşırsınız ki vazgeçemek istersiniz ama ölüler gelir aklınıza, Vedat Aydın gelir, Musa amca gelir. Bir gün Tahir’in de aklımıza gelceğini hiç düşünmemiştim."

Elçi: İnanıyor musun Tahir, onlar da ağlarmış

Türkan Elçi ise “Tahir’in adının geçtiği yerlerde ağır bir atmosfer çöker üstüme, bana ait olan cümleler genelde biter. Varolan sözcüklerin hepsi kaybolur” diye söze başladı:

“Onu anlatmaya çalıştğımda da onu anlatamayacağımı farkederek konuşmaktan vazgeçerim. Bana, onun arkasında bıraktığı güzel günlerin yanında acı bir keder, hüzün kalır. Payımıza düşen de buymuş.

“Fakat dün basına bakarken gördüm ki tek ben ağlamıyormuşum, siyasetçilerde ağlıyormuş. Ağladığını duyunca siyasetçilerin de Twitter hesabımdan şu mesajı paylaştım; Onların da gözleri ağlarmış, her göz ağlamayı bilmez ki. İnanıyor musun Tahir, onlar da ağlamış.”

Eren: Haber yapanlar da var 

İMC TV adına Haber Koordinatörü Faruk Eren’e ödülü veren İHD İstanbul Şube Başkanı Zeynep Ceren Boztoprak, gerçek haberi topluma ulaştırma konusundaki mücadelesi için İMC tv’ye teşekkür etti.

Eren, “Savaşlarda gerçekler öldürülür önce, gerçekleri öldürmeye çalışıyor, kamuoyunun gerçekleri bilmesini istemiyorlar” dedi.

“Şair, dövüşenler de var bu havalarda diyor ya haber yapanlar da var bu havalarda. Gerçekleri yansıtmaya devam edeceğiz. Cezaevinde bulunan gazeteci sayısı her gün artıyor.  Tüm umutsuzluğa, baskılara rağmen, ekranlarımızı karartma çabalarına rağmen yayın yapmaya gerçekleri kamuoyuna duyurmaya devam edeceğiz”

Tekin: İnsanlık çığlığını yükseltmeliyiz

Refik Tekin adına ödülü İMC editörü Halime Aktürk, İHD Hapishane Komisyonu üyesi Aylin Hacaoğlu aldı. Aktürk’ün paylaştığı mesajında Tekin “İnsanlık mücadelesinin verilmesi gereken en önemli zamanlardan geçiyoruz” dedi.

“Ablukalarda insanların katledildiği, barışı haykıranların yargılandığı, basın emekçilerinin tutuklandığı ve ifadelerini dile getirme noktasındaki baskı ve engellerin had sahfaya çıktığı bu günlerde en çok ihtiyacımız olan insan hakları ve insan değerlerini korumak için mücadele veren insanların yanında olma duruşu göstermektir.

“Sivillerin ve çocukların katledildiği bu süreçte insanlık adına çığlığımızı daha yükseğe çıkartmalı ve mücadele etmeye devam etmeliyiz. Ben bu ödülü ekip arkadaşımla birlikte kamoyuyu bilgilendiren ve halkın haber alma hakkı için direnen, yargılanan, tutuklanan ve katledilen gazeteci arkadaşlarımla birlikte ablukalarda katledilen sivil halkımız, özelikle 3 aylık Miray bebek, 12 yaşındaki Bınewş Garan ve katledilen bednei günlerce sokak ortasında bekletilen taybet inan’a adıyorum.”

Mungan: Barış sözümüzü söylemeye devam edeceğiz

Barış İçin Akademisyenler adına ödülleri tutuklanan dört akademisyen aldı. Akademisyenler İHD’den ve Zarakolu adına bir ödül almanın çok önemli olduğunu vurguladı.

Esra Mungan’a ödülü veren Ümit Efe “Çok cesaretsiz bir dönemde imzalarınız bizi cesaretlendirdi” dedi.

Mungan “Her şeye rağmen döşenen bir yol var, herkes bir taş koyuyor, bizimkisi küçük bir taş” dedi.

“Asıl şimdi çok büyük mücadele vermemiz gerekiyor. Yaptığımız gerçeği ifade etmekti. Onu çok net şekilde ifade etmeyi seçmik. İmza sayısı karşısında olağanüstü şaşırdık.  12 Eylül’ün en büyük amacı üniversitelerde ifade özgürlüğü yoketmek, biat kültürünü kalıcı şekilde inşa etmekti, demek ki başaramamışlar.

“İmzacı arkadaşlarla tanışmaya başladık, çok genç araştırmacılardan, bizim öncümüz olmuş kişiere dek çok geniş bir yelpaze var, çok ümitliyiz. Öğrencilerden aldığımız geri dönüşler de bizi çok güçlendiriyor.

“İnatla sözümüzü söylemeye devam etmemiz ve bu topraklara barışın gelmesi lazım. Bir çok öğrencimiz tutuklanmış durumda. İnatla ve çoğalarak barış sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Düşünelerimizi, bilgilerimizi ve hayallerimizi baskılayamaz, elimizden alamazlar.”

Ersoy: Bizimkisi ufak bir bedel

Kıvanç Ersoy’a ödülünü veren Gençay Gürsoy, “Akademisyenlere söyleyecek laf yok. Ben de akademisyenim. Doğrusu aşk olsun bunlara. Biz bunu başarmadık. Sessizliğin hakim olduğu bir toplumu sadece doğruları söyleyerek sarstılar” dedi.

Ersoy da “Alt tarafı 40 gün içeride kaldık. Demokrasi ve  barış mücadelesi verenlerin Türkiye’de ödediği bedellelerin yanında çok ufak bir bedel. Bizim dışarı çıkmamız büyük topumsal dayanışmanın sonucu oldu. Ödülü bizim dışarı çıkmamız için barış ve demokrasi için mücadele eden herkes adına alıyorum” diye konuştu.

Camcı: Sözü üretmeye devam edeceğiz

Meral Camcı’ya ödülünü veren İHD İstanbul Şube eski Başkanı Gülseren Yoleri,  “Toplum korkutulmuştu, hiçbir yerden itiraz gelmeyecek havası yaratılmıştı. Sizin çıkışınızla nihayet dedim  Bu suskunluğu parçaldığınız, yaratılan ölü toprağını silkelediğiniz için teşekkürler” dedi.

Camcı da “Barış mücadelesi veren kadınların sözü bitmeyecek, devam edecek. Akademide üretilen sözün belki küçük bir etkisi hala varsa, ki varmış gördük, o sözü üretmeye, o etkinin de bu coğrafyada insanlara barış, haklar ve demokrasi olarak geri dönemsine dair mücadelemize devam edeceğiz” dedi.

Kaya: Birlikte barışı kazanacağız

Muzaffer Kaya’ya ödülünü veren İHD Şube yöneticisi Ahmet Demirsoy,  “Herşeye rağmen müthiş direnişinizi hayranlıkla izledik” dedi.

Kaya da ödülü imzacı 2212 akademisyen adına aldıklarını söyledi. Zarakolu’nun ve Belge Yayınları’nın akademisyenler için önemine değindi.

“Klasikk tarih dersleri dışında bambaşka Türkiye tarihi olduğunu akademiden önce Belge Yayıları’ndan öğrendik. Barış dediğimiz için suçlandık tutuklandık, barış demeye devame edeceğiz. Barış ve demokrasi mücadelisini büyütmek için daha çok çalıçağağız. Ülkenin üzerine çöken karanlık bulutun dağılacağını dşünüyorum. Bunu yapabilecek güce sahibiz. Bu memleketin tarihinde büyük bir demokratik mücadele mirası var. Bu mirastan aldığımız güçle çok daha güzel günler göreeğimize, koyu bulutları dağıtacağımıza inanıyorum. Hep birlikte barışı da demokrasiyi de kazanacağız."

Ayşe Nur Zarakolu kimdir?

İnsan hakları savunucusu, Belge Yayınlarının sahibi Ayşe Nur Zarakolu, 28 Ocak 2002'de kanser hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdi. Ayşe Nur Zarakolu Düşünce Özgürlüğü ödülleri, düşünce ve ifade özgürlüğü uğruna kendi mesleki alanında da ölümüne kadar mücadele veren, Türkiye'de düşünce özgürlüğü alanının genişlemesine katkıda bulunan İHD kurucularından ve yöneticilerinden Zarakolu anısına 2002'de verilmeye başlandı. (BK)

Beyza Kural

Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu. Kasım 2012'den beri bianet'te muhabir olarak çalışıyor.