Akademisyen kıyımına, güvencesizliğe karşı yüzlerce kişi YÖK önündeydi

Yazar / Referans: 
sendika.org
Tarih: 
22.09.2016

Eğitim-Sen ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın (SES) çağrısı ile çoğunluğu akademisyen pek çok ilden yüzlerce kişi, OHAL KHK’leriyle kamu emekçilerinin sorgusuz sualsiz açığa alınıp ihraç edilmesine, ÖYP kadrosunun 50/d’ye dönüştürülerek güvencesizliğin çalışma biçimine dönüştürülmesine ve barış isteyen akademisyenlerin hedef haline getirilmesine karşı Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) önünde bir araya geldi

 

OHAL KHK’leriyle binlerce kamu emekçisinin ihraç edilmesine, güvencesizliğin temel çalışma biçimine dönüştürülmesine ve barış isteyen akademisyenlerin hedef haline getirilmesine karşı bugün (22 Eylül) yüzlerce kişi YÖK önündeydi. Eğitim-Sen ve SES’in çağrı yaptığı eyleme siyasi partiler, sendikalar ve siyasi partiler de katıldı. Ankara dışından gelenlerle birlikte YÖK önüne yapılan yürüyüşte sık sık “KHK’ler gidecek biz kalacağız”, “YÖK, polis, medya bu abluka dağıtılacak” ve “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganları atıldı.

YÖK önüne gelindiğinde Eğitim-Sen ve SES adına basın açıklamasını, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde araştırma görevlisi iken 1 Eylül gecesi çıkarılan KHK ile ihraç edilen Aysun Gezen okudu. Gezen, “Bizler burada, ülkenin farklı üniversitelerinde emek, barış ve demokrasi mücadelesi yürüttüğü için işten atılmış akademisyen arkadaşlarımıza sahip çıkmak, ÖYP düzenlemesiyle hayatları alt üst edilen arkadaşlarımızın sesini duyurmak ve herkes için iş güvencesi talep etmek üzere bir araya geldik” ifadelerini kullandı.

Gezen’in ardından Eğitim-Sen’den Mesut Fırat söz alarak “Gerek bu toplumun yüz akı akademisyenlere dönük gerekse toplumun şekillenmesinde en önde olan eğitim emekçileri şahsında gerekse de kamuda kendisi gibi düşünmeyenlerin bertaraf edilmesi noktasında AKP iktidarı pervasız bir saldırı geliştirmiştir. Bu ülkede şu an yaşanan bir darbedir. Darbe olmuş olsaydı da bundan farklısını yaşamayacaktık. Akademisyenleri KHK’lerle ihraç etmenin başka bir tarifi yoktur” dedi.

SES Eşbaşkanı Gönül Erden ise şöyle konuştu:

İktidar OHAL’i kendi iktidarını güçlendirmek için kullanıyor ve bütün ötekileri yok etmek ezmek için saldırıya geçmiş durumda. Bugün yaşananlar da bunun en somut örneği. Biz 15 Temmuz’un ardından “Bütün darbelere karşıyız” dedik. Bizler uzun süredir yapmaya çalıştığınız sivil darbeye de karşıyız. Aman ha sakın bizi bu darbe ile ilişkilendirmeyin. Bu hadsizliği göstermeyin. Bu darbeyi kimin nasıl yaptığını çok iyi biliyoruz. Düne kadar kol kola girdiğiniz, düne kadar aynı fotoğraf karesine girmek için yarıştıklarınızla birlikte sizin politikalarınız sonucunda ortaya çıkmıştır diyoruz. Darbenin karşısında yeni bir darbe yaratarak, OHAL ilan ederek, KHK’ler çıkararak darbeye karşı mücadele yürütemezsiniz dedik. Bütün darbelerin panzehiri demokrasinin geliştirilmesidir dedik. Bu ülkeye barışın hakim olmasıdır dedik. Ama savaş politikalarında ısrar ediyorlar. Bu ülkenin emekçilerine karşı mücadele yürütüyorlar. Biz sizi tanıyoruz. Sizden öncekileri de biliyoruz. Onlarca iktidar değişti. Siz de gideceksiniz. Ama bizler alnımız ak başımız dik burada olmaya devam edeceğiz. Bu uygulamalara son vermek için sizi bir kez daha uyarıyoruz. Bizleri korkutamazsınız. İşimiz için geleceğimiz için herkesin eşit yaşaması için demokrasi için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Eylemde ayrıca Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey’den Sinan Adıyaman, KESK Yürütme Kurulu üyesi Ramazan Gürbüz, HDP’li milletvekilleri Mehmet Ali Aslan ve Hişyar Özsoy da konuşma yaptı.

Son olarak ise 1 Eylül’de çıkarılan KHK ile Kocaeli Üniversitesi’nden ihraç edilen Hakan Koçak, KHK ile görevlerine son verilen akademisyenler adına bir konuşma yaptı. Koçak’ın konuşması şöyle:

Kim olduğunu hiçbir şekilde bilmediğiniz bir takım kişiler var. Onlar hangisi olduğunu bilmediğiniz bir örgüte üye olduğunuzu söylüyorlar. Bunun sonucunda bir karar veriyorlar. Siz de bir gecede işsiz kalıyorsunuz. Dünyanın hiçbir hukuk fakültesinde, hiçbir barosunda mahkemesinde böyle bir hukuksuzluk kabul görmez. Bu belge dünya hukuksuzluk tarihine geçecek bir belgedir. Biz aslında şu an hiçbir şekilde neyle suçlandığımızı bilmiyoruz. Sadece bir varsayımımız var. Kocaeli’de 19 kişi toplamda yaklaşık 40 kişi ocak 2015’ten beri “bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bir bildiriye imza attığımız için türlü soruşturmalar geçiren, mobbinge uğrayan, yargılanan, tutuklanan akademisyenleriz. Barış akademisyeni kimliğimizden dolayı bir darbe fırsatçılığıyla KHK ile açılan bu çuvala doldurulduğumuzu düşünüyoruz. Eğer böyleyse, suçumuz barış istemekse bu konuda bize geri adım attırma şansları yok. Türkiye’de hak ihlalleri yaşanırken, çocukların öldürüldüğünü gördüğümüzde susmamak suç oluşturuyorsa böyle bir suçu yine işlemeye devam edeceğiz. Barış istemenin suç olmayacağını yeniden söylüyoruz.

KHK diyor ki sizi kamu hizmetinden attık. Hayır bizi kamu hizmetinden asla atamazsınız. Biz kamu hizmetindeyiz. Attığımız her adım kamunun hizmeti içindir. Kamunun çıkarları gereği  kentsel talana karşı yazar çizeriz. Kamunun çıkarları için emeğin yanında dururuz. Kamunun çıkarları gereği Soma’da yaşanan iş cinayetlerine tepki gösteririz, taraf oluruz. Kamunun çıkarları gereği parasız bilimsel laik bir eğitimi savunuruz. Kamunun çıkarları gereği özerk demokratik üniversiteyi her daim savunuruz. Dolayısıyla kamu hizmetinden çıkarılmamız tersine daha da yoğun bir kamusal hizmet yapma konusunda irademiz var. Öte yandan sadece bizler değil. Türkiye üniversitelerinde bir kıyım yaşanıyor. ÖYP’li arkadaşlarımız hepimizin başında bir demokles kılıcı olarak güvencesizlik sallandırılıyor. Deniyor ki siz tümüyle rejimin isteği tarz şeyleri yazıp çizin. Rejimin istediği pozisyonlarda durun. Durmayız! Biz çünkü akademik pozisyonlarımızı dişle, tırnakla, emekle kazandık. Hiçbirimizin eserlerinde intihal yoktur. Cemaat ağlarının içinde biz olmadık. Hiçbirimiz cebimizde cemaatlerin kimliklerini taşımadık. Hiçbirimiz kimseye biat ederek gelmedik. Ama sorun şurada: Türkiye üniversiteleri bir bütün olarak tasfiye edilmeye çalışılıyor. Evrensel üniversite değerleri üniversitenin kendisi tasfiye edilmeye çalışılıyor. O yüzden biz şunu diyoruz: Biz burada 40 mağduruz. Burada mağdurlarla dayanışılıyor fikri doğru değil. Bizimle dayanışmak Türkiye üniversitelerinin tasfiye sürecine karşı durmaktır. Bizim özerk, demokratik, bilimsel, laik eğitimi savunan herkes bizimle yan yana durmalıdır.

Konuşmaların ardından YÖK’ün önünde sloganlar atıldı, halaylar çekildi ve eylem sonlandırıldı.