Barış Süreci ve Toplumsal Cinsiyet

Yazar / Referans: 
Nazan Üstündağ
Tarih: 
25.04.2013

Türkiye’nin de imzacısı olduğu 1325 nolu Birleşmiş Milletler Kararı barışın inşasının müzakereler de dahil her aşamasında kadınların eşit temsil edilmesinin sağlanması gerektiğini belirtir. Çünkü

-Kadınlar nüfusun %50’sini oluşturur. Barış süreçleri toplumun yeniden inşa edildiği ve yeni toplumsal sözleşmelerin ortaya çıktığı dönemlerdir. Bu dönemlerde kurulan yapıların tamamında kadınlar eşit temsil edilmezse kadınlar bu sözleşmeye katkı sunmamış, rıza vermemiş olur.

-Kadınlar savaştan doğrudan ve dolaylı olarak etkilenmişlerdir. Yakınlarını kaybetmiş, zorla göç ettirilmiş, gözaltında taciz ve tecavüze uğramıştır. Savaş olan toplumlarda militarizm sebebiyle erkekler saldırganlaşmış, erkeklikleri kışkırtılmıştır. Bu sebeple kadına yönelik şiddet artmıştır. Cinsiyet eşitsizliği ve savaşçı ideolojilerin biçimlendirdiği erkeklikler arasında ilişki kurulması ve buna karşı alınacak önlemlerin tüm toplumsal sözleşmeler ve barış çalışmalarında yer alması gerekir.

-Kadınların yer almadığı barış süreçleri toplumsallaşamaz. Erkekler barış sürecini egemenliğin yeniden paylaşılması olarak algılar. Oysa kadınlar için önemli olanların başında savaşın toplumsal dokularda yarattığı zararın onarılması, tazmin ve telafisi gelir. Barış süreçlerinin %50si başarısız olmuştur. Araştırmalar kadınların katılımının barışı toplumsallaştırmaya ve böylelikle derinleştirmeye katkı sunduğunu gösterir.

-Kadınlar savaş boyunca barış için mücadele ederler. Bu mücadele sırasında etnik ve sınıf ayrımlarını aşarak birliktelik geliştirir ve ortak diller üretirler. Yani barışma konusunda deneyimlidirler ve bu yeni dönemde erkeklere öğretecek bilgileri mevcuttur.

-Kadınlar savaş sırasında kayıpların bulunması, faili meçhul cinayetlerin faillerinin bulunması, sivil halka yönelik saldırı ve katliamların araştırılarak hesap verilmesi ile ilgili mücadele içindedirler. Onların bu mücadelelerini hesaba katmayan ve kadınların taleplerini içermeyen bir barış güven vermez, kalıcı olmaz.

-Kadınların kendilerini temsil etmediği bir barış sürecinde erkekler ve egemenler arasındaki silahlı savaşı dursa dahi, gündelik hayatta yaşanan ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizilik devam eder ancak görünmez, konuşulmaz olur.

Dünyanın dört bir yanında kadınlar barıştan beklentilerini şöyle sıralar:

  1. Ortaya çıkan tüm toplumsal sözleşmelerde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik maddeler bulunması.
  2. Barış ortamının kalıcı olması ve erkeklerin karar verdiği savaşlarından artık diğer toplumsal kesimlerin zarar görmemesi için kadınların tüm siyasal yapılarda yüzde 50 temsiliyetinin garanti altın alınması.
  3. Kadınlara yönelik tüm savaş suçlarının, taciz, tecavüz, zorla yerinden etme, yakınlarını öldürme, kaybetme, sindirme, faillerinin bulunması ve bir daha bu suçların işlenmesine izin verilmeyecek reformların hayata geçirilmesi.
  4. Kadınların anadilerini eğitim ve öğretimde kullanmalarının garantiye alınması.
  5. Toplumsal cinsiyet, genç ve çocuk odaklı eğitimlerin tüm mülki amirliklere mecbur edilmesi. Toplumsal cinsiyet, genç ve çocuk odakli güvenlik sektörü reformu.
  6. Kadın gerillaların silah bırakmaya karar vermeleri halinde işlemlerinin tamamının kadın savcılar tarafından yapılması.
  7. Kadınların savaş boyunca barış ve demokratikleşme mücadelelerinde kazandıkları kamusallıklarının garantiye alınması ve bunların arttırılması konusunda gerekli siyasetlerin benimsenmesi. 

Dünyanın dört bir yanında kadınlar barış sürecine katılım için çok çeşitli yöntemler benimsemişlerdir.

  • Kurulan tüm resmi heyetlerde yer almak için baskı ve kamuoyu oluşturmak
  • Resmi heyetlere toplumsal cinsiyet eğitimi ve danışmanlık
  • Resmi olmayan arabulucu, tanık ve gözlemci heyetleri oluşturmak
  • Taraflar adına paralel görüşmelerde bulunmak
  • Toplumsal cinsiyet merkezli alternatif barış anlaşması taslakları oluşturmak
  • Farklı kadınları bir araya getirerek müzakere, anlaşma, tanıklık paylaşma gibi farklı mekanizmaları çoğullaştırma ve toplumsallaştırma