Türkiyeli Akademisyenlerle Dayanışma İnisiyatifi’nden “Bu Suça Ortak Olmayacağız” Diyen İmzacılara Destek Mektubu

Tarih: 
21.01.2016

TÜRKIYELI AKADEMISYENLERLE DAYANIŞMA İNISIYATIFINDEN “BU SUÇA ORTAK OLMAYACAĞIZ” DIYEN IMZACILARA DESTEK MEKTUBU

İngilizce’den çeviren: Translators for justice
Kaynak: https://solidaritytoturkishacademics.wordpress.com/about/

21 Ocak 2016

İlgi: “Bu suça ortak olmayacağız” diyen imzacılara destek mektubu

Recep Tayyip Erdoğan
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi
06560 Beştepe, Ankara, Turkey

Sayın Cumhurbaşkanı:

Aşağıda imzası bulunan, birçoğu Türk Çalışmalarıyla uğraşan, dünyanın pekçok farklı üniversitesinden akademisyenler olarak son birkaç aydır Türkiye’deki gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz. Ülke, devlet ve PKK güçleri arasındaki tırmanan bir şiddete tanıklık ederken, güneydoğuda birçok sivil deklare edilmemiş bir çatışma ortamının ceremesini çekiyor. Bu kutuplaşma ortamında hükümet, temel hak ve özgürlüklerin yitirilmesi konusunda yapılan eleştirilere ve alternatif görüşlere karşı hoşgörüsüz bir tavır sergiledi. Bizler, bu durumun akademik özgürlüklere karşı oluşturduğu tehdit ve barış çağrısı yapan 1128 akademisyen meslektaşımızın imzaladığı dilekçenin suç sayılması konusunda derin bir endişe içindeyiz. Barış ve ifade özgürlüğü talep eden meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu beyan ederiz. Dünyanın dört bir yanından akademisyenler olarak, ülkenin Kürt nüfusunun ağırlıkta olduğu bölgelerde, Türkiye devleti tarafından uygulanan zulüme karşı seslerini yükselten meslektaşlarımıza karşı son zamanlarda Türkiye’nin sergilediği tavırdan son derece rahatsızız.

“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalayan 1128 akademisyen (Barış İçin Akademisyenler), Türk hükümetini kendi vatandaşlarına uyguladığı şiddete bir son vermeye çağırmıştır. Bildiri yayınlandığından beri bu akademisyenler, Türk hükümeti ve yandaşları tarafından yürütülen sürekli bir şiddet ve taciz kampanyasına maruz kalmıştır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son zamanlarda halka hitap ettiği konuşmalarında bu akademisyenleri açık bir dille suçlamıştır. Bunun hemen sonrasında YÖK ve savcılar, “terör örgütü propagandası yapmaktan” ve “Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyetini, Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen tahkir etmekten” bildirinin ilk imzacıları olan bu 1128 akademisyen hakkında yasal süreçler başlatmıştır.

Bunun sonucunda, birçok akademisyen terörle mücadele kanunu kapsamında gözaltına alınmış, kişisel yazıları ve notları ile bilgisayarlarına el konulmuş, ofislerinin aramalar sırasında altı üstüne getirilmiş ve ülkenin güneydoğusunda Türkiye hükümetinin uyguladığı şiddete karşı endişelerini dile getiren akademisyenlerin daha çok şiddete maruz kalması için ofis kapıları boyalarla işaretlenmiştir. Eğer tüm bu suçlamalardan mahkûm edilirlerse, bu akademisyenler 1 ila 5 yıl arasında hapis cezasıyla karşı karşıya kalabilirler. Suçlamaların meşruluğu şimdiden, önde gelen hukuk uzmanları tarafından sorgulanmakta ve süreç “hukuk dışı” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca imzacılar, hükümet yandaşları ve milliyetçiler tarafından basın ve sosyal medyada ifşa edilmiştir. Bu durum, imzacılara yönelik “oluk oluk kanlarınızı akıtacağız” gibi söylemlerde bulunan faşistlerin misilleme yapacakları korkusunu doğurmuştur. Buna ek olarak, imzacıların çoğu disiplin soruşturması ve kurumlarından uzaklaştırma cezası ile karşı karşıya kalmıştır.

Bu adaletsiz eylemler, devletin kendi vatandaşlarına karşı uyguladığı şiddetin devamı bağlamında gözler önüne seriliyor. Sadece Aralık ayında, Türkiye hükümeti tarafından yönetilen askeri operasyonlarda 100 sivil yaşamını yitirdi. 2015 Ağustos ayından bu yana, Türkiye’nin güneydoğusundaki bir milyon insana, ne zaman sonlanacağı bildirilmeyen ve gece gündüz devam eden 52 sokağa çıkma yasağı uygulandı. Bu bağlamda, akademik özgürlük üzerinde baskı oluşturmak, Türk devletinin otoriter rejiminin derinleştiği bir başka durumdur. Sadece akademisyenlere yapılan saldırı değil, aynı zamanda gazeteci, avukat ve aktivist ölümleri ile tutuklamaları da bu otoriter baskıya dahildir. Endişemizi yineler, Türkiye’deki akademisyen meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu beyan ederken aşağıdaki noktalara dikkat çekmek isteriz:

  1. Türkiye hükümetini, suçlamalarını geri çekmeye, tüm tutukluları serbest bırakmaya ve akademik özgürlük ve ifade özgürlüğü ilkelerine bağlı kalmaya çağırıyoruz.
  2. Bizler, işinden kovulan, uzaklaştırılan ve işverenleri tarafında disiplin süreçlerine maruz kalan meslektaşlarımızı olumlayıcı eylemler ile desteklemekte kararlıyız. Eylemlerimize, ifade özgürlüğünün önünü tıkamış ve personeline karşı cezalandırıcı bir tavır almış Yüksek Eğitim Kurumlarını yalnız bırakmak ve boykot etmek için lobi oluşturmak da dahildir.
  3. Türkiye hükümeti, YÖK ve Türkiye Üniversitelerinin bu tip eylemlerinin izlenmesi ve gerekli yanıtların kurumsal bir boyutta verilmesi için kendi sendikalarımız, meslek derneklerimiz ve üniversitelerdeki yetkili makamlar ile çalışmakta kararlı olduğumuzu beyan ederiz.
  4. Bunun da ötesinde “Barış için akademisyenler” çağrısını tekrar onaylayarak Türkiye devletini kendi vatandaşlarına karşı takındığı düşmanca tavra bir son vermeye çağırıyoruz.
  5. Son olarak kendi hükümetlerimizi, ifade özgürlüğü ile akademik özgürlüğün baskılanmasına ve Türkiye’de devam eden devlet şiddetine karşı korudukları sessizliklerini bozmaya, bu suç ortaklığına bir son vermeye çağırıyoruz. Ayrıca savaşan taraflar arasında kısır döngü halinde devam eden şiddeti sonlandırmak için destek ve olanak sağlanmasını talep ediyoruz.

Bu mektubu imzalamak için lütfen turkishacademicsolidarity@yopmail.com adresine ad ve soyadınızı, akademik unvanınızı ve bağlantılı olduğunuz akademik kurumu içeren bir e-posta atın.

İmzacı listesini görmek için  tıklayınız.