Gülçin Karabağ'ın Beyanı

Yazar / Referans: 
Tansu Pişkin, Bianet
Tarih: 
25.10.2018

"Ekmeğimi kazandığım coğrafyada hocalık yaparken öğrencilerimin yüzüne utanmadan bakabilmek için barışı istedim."

Yıldız Teknik Üniversitesi'nden Arş. Gör. Gülçin Karabağ'ın Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 28. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.

Sayın mahkeme heyeti,

İddianamede yer alan suçlamalara karşı hukuki cevabı ve imza metninin suç teşkil etmediğinin hukuki açıklamasını avukatım yapacak.

Ben bir tersane işçisi çocuğuyum, mademki bugün bana böylesi bir suç isnat edildi ve savunma hakkı verildi, öyleyse savunmamı gerçekleştireceğim.

Savunmama yarın ölümünün 12. yıl dönümü olan babamın bana öğrettikleriyle başlamak istiyorum.

Ben eşitlik, adalet ve barış kavramlarını hissederek büyüdüm. Daha sonra okudukça bu hissettiklerimi anladım, öğrendim ve kendime eşitlik, adalet ve barış içinde birlikte yaşamayı önemsediğim bir hayat kurmayı amaçladım.

Sadece siyaset bilimi bölümünde okumak istedim ve Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü fakülte birincisi olarak bitirdim. Bir işçi çocuğunun akademisyen olmak istemesi lükstür belki ama ben başka bir işe meyil etmeden yalnızca akademisyen olmak istedim.

Sadece İstanbul’da çalışma derdinde de değildim. İstanbul’da doğmuş büyümüş genç bir kadın olarak tek başıma uzak bir coğrafyaya gitmeye cesaret ettim ve 2012 yılında Tunceli’de mesleğe başladım.

Ülkemde daha önce hiç gidip görmediğim ve yaşamadığım bir coğrafyada ekmek kazandım ve orayla öğrencilerimle derin bağlar, dostane ilişkiler kurdum.

Yüksek lisans eğitimim için görevlendirmeyle İstanbul’a gönderildiğim zamanlardı, ülkemizde insanları derinden sarsan ve akıl almaz olaylar yaşanıyordu.

Genç bir siyaset bilimci olarak öğrenim hayatım boyunca okuyarak edindiğim bilginin yanında bu gördüklerim her zaman ülkemizde barış içinde birarada yaşama isteğinde olan beni derinden sarstı.

Ben 2012’de göreve başladıktan sonra ülkemiz bir barış ve müzakere sürecine girdi ve bu sürecin insanların yaşamlarındaki ferahlatıcı etkisini orada bulunduğum için yakınen gördüm. Bu sebeple de barışın tesisi ve korunmasına ayrıca çok kıymet verdim.

Akademisyenler aydın insanlar olmalı bana göre ve aydınların özellikle de sosyal bilimci iseler, yaşadıkları toplumdaki olaylarla ilgili ifade özgürlüğü kapsamında fikirlerini beyan etme hak ve sorumlulukları vardır.

Ben de tesadüfen gördüğüm, bugün suç oluşturduğu iddiasıyla beni karşınıza getiren “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı, basındaki adıyla “Barış Bildirisi”ni bu duygularla okudum.

Genç bir akademisyen olarak elimden başka hiçbir şey gelmezken, bu metni içime attığım çığlığı dışarı vurur gibi imzaladım.

Ekmeğimi kazandığım coğrafyada hocalık yaparken öğrencilerimin yüzüne utanmadan bakabilmek için barışı istedim.

Bir toplum olabilmek için ne gerekir? Bu kadar derinden sarsıcı olaylara hiçbir ses çıkarmazsak hala bir toplum olarak kalabilir miyiz? Bir toplum olmak için herkesin aynı noktada durup geçmişe ve geleceğe aynı gözlerle bakması gerekmez belki ama asgari düzeyde birlikte üzülebilmek ve birlikte sevinebilmek gerekir bana göre…

Ben de bir toplum olmanın gerekliliğine uygun davrandım. Barış, özgürlük ve eşitlik sadece kağıt üzerinde kalmış fikirler değildir. Hemen şu anda herkesin hayatında yer alan ya da yer alması gereken ideallerdir.

Bunlar yoksa toplum da olamayız. Bu toplumun bir ferdi olarak, Türkiye toplumunun bu kavramlara sıkı sıkıya sarılması gerektiğini düşünüyorum.

Kimseden talimat almadan anayasal hakkımı kullanarak fikrimi beyan ettim ve barış isteğimi dile getirdim. Asla şiddet içerikli bir talepte bulunmam ve propoganda yapmam gibi bir durum söz konusu değildir.

Ben hiçbir örgütün propogandasını yapmadım, yalnızca ifade özgürlüğü hakkımı kullandım.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve o dönemde devlet memuru olan genç bir akademisyen olarak tek muhatap kabul ettiğim Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden barışın tesis edilmesini istedim.

Sonuç olarak belirtmeliyim ki, isnat edilen suçu ve iddianamede dile getirilen hususların hiçbirini kabul etmiyorum ve derhal beraatimi talep ediyorum.

(GK/TP)

Kaynak: https://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/202009-gulcin-karabag-in-beyani